Heykellerinin büyük çoğunluğunda hurda malzemeden yararlanan Ömer Emre Yavuz, Mezopotamya, Mısır, Anadolu uygarlıklarında, aslında sanat yapıtları olmayan formları temel alıyor ve onları günümüz insanını bir metafor olarak işleyecek şekilde birer sanat yapıtına dönüştürüyor.
Ömer Emre Yavuz, "Mea Culpa" (Benim Suçum) adlı sergisinde hurda malzemeyi bir kez daha şekillendiriyor. Proje 4L Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi'nde Artvarium proje odasında izlenebilecek olan sergide sanatçının 10 eseri yer alıyor. Şair ve felsefeci Hilmi Yavuz ile tiyatrocu Esin Eden'in oğlu olan Yavuz, "Türkiye'de heykeltıraş olmak zor" diyor... Heykel yapmak da suç, neye göre baktığınıza bağlı. İşlerimin genel çerçevesi, bir iktidarın eleştirisidir. O yüzden de ona karşı bir duruş olarak seçtim belki bu başlığı. Ayrıca herkes yıllardır sürekli çalışmalar yapıp bırakıyor. Gitmeden önce bir şey daha bırakayım kaygısı var sanki. Bunu rahatsız edici ve mantıksız buluyorum. Bana göre bu da suç aslında. Serginizin başlığı "Mea Culpa"... Suç olan nedir? Kafka benzetmesi Heykel yapmaya başlayınca malzemeler kendiliğinden ya da rastlantısal olarak önünüze çıkıyor. Önce taş kullandım. Fakat taşla çalışırken yapıtı önce tasarlayıp sonra uygulamaya geçmelisiniz. Bu durumu pek sevmedim. İşin yapım aşamasındayken şekillenmesini seviyorum. Metal buna daha uygun. Hurda malzemeyle yaptıklarımın ise herkesçe yapılabilirmiş gibi gözükmesi cazip geldi belki. Çalışmalarınızda neden özellikle endüstriyel malzeme ve hurda kullanıyorsunuz? Genellikle bir fikir, tematik bir yapının vurgulanması çok ağır basmıyor çalışmalarımda. Ama bu sergi biraz daha tematik olsun istedim. Figüratif heykellerim, birebir böceği ya da insanı temsil etmiyor. Hem iktidar kavramına hem de şiddete karşı birer tepki niteliğinde hepsi. Sergilerinizde belirli kavramlardan yola çıkmaktan kaçınıyorsunuz. Heykellerin konuşmasının daha doğru olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bunun cevabını bilemiyorum. Biraz büyük bir laf. Belki taşın içindekini görmek gibi bir şey... Bir böcek heykelim var, ağabeyim belki ondan esinlenerek öyle demiştir. Babanız, bir yazısında serginizi konu aldı. Ve ağabeyiniz Ali Hikmet'in bir sözüne yer verdi sizinle ilgili olarak: "Kafka'nın heykeltıraş olanı mı Ömer?" 'Babamı geçmem gerekmiyor' Faydaları oldu tabii. Her ne kadar evde heykelden bahsedilmese de şiirden hep bahsedilmiştir. Heykel çalışmalarımda teori ve ilham verme açısından bana katkısı olmuştur. Hilmi Yavuz'un sanatçı kimliğinin sizin üzerinde etkisi oldu mu? Zor aslında Hilmi Yavuz'un oğlu olmak. Beklentiler açısından bir ağırlık hissediyorsunuz mesela. Ama babamla aynı mesleği yapmadığım için sorun yaşamadık. Önümde bir örnek teşkil ediyor ama onu geçmem gerekmiyor. Dezavantajları oldu mu peki? Türkiye'de heykel diğer ülkelere oranla biraz daha zor üretiliyor. Alıcısı yok çünkü. Resmi alır, duvarınıza asarsınız. Heykelse bir mekân istiyor. Heykeltıraşlar yaşamıyor aslında. Okuldan mezun olup para kazanamıyorsunuz. Bu durumda da başka işler yapmak ya da yurt dışına gitmek zorunda kalıyorsunuz. Heykeli sürdürenlerin çoğu üniversitelerde çalışıyorlar. Kaç heykeltıraş tanıyorsunuz diye sorduğumuzda, en fazla beş kişinin adı geçer. Hatta sokaktaki insan bir iki kişiyi zor bilir. Sergi 24 Şubat'a kadar izlenebilir.
-Milliyet Sanat
Bizi Destekleyin Üyelik Kategorileri
* Müze Dostu Olmak
* Sponsor Olmak: Katalog, Etkinlik, Sanatçı Projeleri, Rezidans, Atölye Çalışmaları